Yeşil diyar: Kosova!

kosova 6  prizren 2

 

Uzun süren mücadeleden sonra bağımsızlığını ilan eden Kosova’da, hilal ile haç üzerinden süren simgeler savaşında en büyük desteği Türkiye veriyor…

 

H. Gül KOLAYLI

H. Gül KOLAYLI

Balkanlar Bursa’yı yakından ilgilendiriyor… Zira çok sayıda Bursalının kökleri Balkanlara uzanıyor… Bir kısım Balkanlının kökleri de Konya Karamanoğulları’na!..

Osmanlı Anadolu’daki Türkmenleri Balkanlara göçertmiş…

Bunun bir nedeni, Balkanlardaki etkisini artırmak ve tüm kentleri olmasa da, ticaret yolu üzerinde olan merkezleri Müslümanlaştırmak ve buralardaki Hıristiyan tebaa ile Müslüman nüfusu dengelemek, bir diğer nedeni ise, Karamanoğulları gibi, karşısında güç olarak görmek istemediği ya da isyancı beyliklerin altını boşaltmak…

Bulgaristan’da, Kosova’da, Macaristan’da Makedonya’da, Yunanistan’da yaşayan ortak söylemi Konya Karamanoğlu Beyliği’nden geldikleridir…

Bu da zamanında bölgeden çok yoğun bir göçertme olduğuna işaret eder…

Bosna Hersek, Kosova ve Makedonya gezilerinde Boşnakların, Arnavutların ve Makedonların ulus devlet olma yoluna girdiklerini gözlemledim…

Bosna’daki savaşın/soykırımın altında yatan ana neden küresel ideologların dünyaya biçtikleri rol ve Balkanları da laboratuar olarak görmeleriydi…

Savaş ateşini yakanlar ise faşist Sırplar oldu…

kosova  priştina pazarı 1

ASIRLARCA BİRLİKTE YAŞADILAR!

Oysa, gerek Osmanlı döneminde Hırvatlar, Makedonlar, Sırplar, Boşnaklar, Arnavutlar, Torbeşler, Karadağlılar, Goralar yüzlerce yıl bir arada yaşamışlardı…

Gerçi Tito döneminde özellikle Müslüman Türk, Boşnak ve Arnavutlar üzerinde kısmi olsa da baskılar yaşanmıştı.

Ancak, bölgede Tito dönemine duyulan özlem, bu baskının çok da yoğun yaşanmadığına işaret ediyor.

Araştırmacı yazar Raif Kaplanoğlu’nun bir makalesinde şöyle yazıyor:

“…Aslında Anadolu’ya Avrupa’dan gelen ilk göçmenler de Arnavutlardı. Daha 15. yüzyıldan itibaren sürekli Anadolu’ya, özellikle de İstanbul ve Bursa’ya göç etmişlerdi.”
“…Türkiye’ye gelen Arnavutların hemen tümü Kosova ve Makedonya’dan gelmişti. Arnavutluk’tan gelen göçmen ise yok gibidir. Türkiye’de yaşayan Arnavutların en geniş bölümü Bursa’dadır. “

Yine Raif Kaplanoğlu, Osmanlı dönemindeki Türk milliyetçiliğinin ideologlarından Şemsettin Sami’nin ve Mehmet Akif Ersoy’un da Arnavut olduğunu yazıyor…
Osmanlı dönemindeki son yoğun göç ise, Osmanlının Balkanlardan çekilmeye başladığı 1912 yıllarından itibaren başlıyor.

Kosova Havaalanı Adem Yaşari’nin adını taşıyor. Adem Yaşari Kosova Kurtuluş Ordusu’nun yani UÇK’nın kurucu lideri.

Sırplar tarafından Kosova’nın Drenica bölgesindeki Prekaz köyünde 6 Mart 1998 yılında ailesiyle birlikte, bebekler de dahil 56 kişiyle birlikte katlediliyor.

Kosova’ya adım atar atmaz, henüz havaalanındayken ülkenin gerçeği ile yüzleştik!

Kosova Havaalanı oldukça küçük; pasaport işlemlerimizi yaptırırken, ekipten birinin fotoğraf makinesine el konuldu…

Daha sonra Arnavutça bilen biri, oradaki Arnavut güvenlik görevlisine gitti ve “Biz Türküz, Osmangazi Belediyesi’nden geliyoruz. Niye aldınız makineyi ?” dediğinde “Kusura bakmayın. Amerikan polisi almış makineyi, onlar böyle!” yanıtını aldı. Daha sonra Arnavut görevli, bir şekilde makineyi alıp, sahibine teslim etti.

Kosova özgür bir ülke! Ama eli kolu bağlı, Kendi güvenlik gücü bile yok doğru dürüst!

17 ülkenin polisi güvenliği sağlıyor! Türk polisi de var…

makedonya 4 tetova alaca cami 1

HEPSİ BİR YANA TÜRKİYE BİR YANA!

Arnavutların Türklere bakışı farklı; “Hepsi bir yana, Türkiye bir yana” diyorlar…

Kosova’nın yüzde 96’sı Müslüman… Müslümanların çoğunluğu ise Arnavut… Kent merkezinde çok az Sırp yaşıyor.

Yine de Osmanlı geçmişi atasözlerine yansıyor. Arnavutlar, hala çocuklarının kötü bir şeyi yapmamalarını istediklerinde “Kof Turk Mizma” yani “Türksen yapma!” diyorlarmış…

1999 yılındaki Sırp saldırısında kentin su sistemi bozulmuş… Savaş ekonomiyi de doğrudan etkilemiş…

Geçmişte pek çok sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği Priştina’da şimdilerde doğru dürüst sanayi kuruluşu yok!

Halk arasında “Fabrikalar kapandı, yerine kahvehane, meyhane açıldı” deniyor!

Yöre halkının ne iş yaptığına gelince…

kosova 6  prizren 1YURTDIŞINDA ÇALIŞANLARIN KATKISI

Tito’nun ölümünden sonra, Sırplar,Kosova’daki Müslümanları 1981 yılında tüm kamu kurum ve kuruluşlarından çıkartıldılar. İşsiz kalan on binlerce Arnavut, Türk, Boşnak serbest ticarete yöneldi ve çoğunluğu da çalışmak üzere Avrupa ülkelerine gitti.

Kenti hatta Kosova’yı ayakta tutanlar da yurtdışında çalışanlar

Kosova’da her aileden en az bir kişi yurt dışında çalışıyor. Yurt dışında çalışanlar düzenli olarak Kosova’daki ailelerini parasal olarak destekliyorlar.

Para birimleri ise EURO…

Resmi dili Arnavutça ve Sırpça, ancak Kosova Anayasası’nda Türkçe, Boşnakça ve Romence de belediyeler statüsünde resmi dil…

Priştina’da kent merkezi’ne yakın bir otelde kaldık.

HORMONLU ŞEHİR: PRİŞTİNE

Kosova’nın başkenti Priştine, savaştan önce 100 bin nüfuslu mütevazi bir şehirmiş… Ancak Sırp saldırıları ve civar köy ve kasabalarda katliamlar başlayınca insanlar kent merkezine kaçmış ve nüfus birden 400 bine fırlamış…

Ortaya hormonlu bir şehir çıkmış!

Sonuç: Çarpık kentleşme… Dağınık plansız yerleşim… Şantiyeye dönen bir şehir! Bursa’daki çarpık yapılaşmadan tek farkı, tüm evlerin çatısı var! Bizdeki gibi, yüksekten baktığında demir filizlerinden oluşan ucube bir tarla görünmüyor…

Bir de, mimari uygulamalar oldukça dikkat çekici! Yeni binalar, çarpıcı, yaratıcı tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Yeni yapılan kamu binalarında bu uygulamalara rastlamak mümkün. Öte yandan yeni yapılan toplu konutlarda da aynı mimari özellikleri görmek mümkün…

Ne yazık ki Priştine’de Cami, medrese ve hamamlar ile birkaç konağın dışında Osmanlı dönemini yansıtan fazla bir şey kalmamış…

Bunda savaş sırasında kentin Sırp topçularının ağır ateşine maruz kalmasının ve çoğu binanın yıkılmasının da etkisi var. Priştine dağlarının bir kısmı yemyeşil, bir kısmı da sıfır numaraya vurulmuşçasına kel keldi! Sorduk, Sırpların mevzilendikleri yerlermiş!

makedonya 3 uskup kalesi

ARNAVUTLAR VE KARADENİZLİLER

Arnavutlar hem fiziki olarak hem de, huy olarak Karadenizlilere çok benzerler. Heyecanlı, çabuk parlayan ve çabuk sönen, inatçı, kavgacı bir ortak genel karaktere sahiptirler. Halk oyunları da Karadeniz oyunları gibi çok hareketlidir.

Sanırım bunda sarp coğrafyada yaşamanın etkisi var!

Priştine’de çok rahat gezdik, zira herkesin Türkiye’ye ve Türklere belirgin bir sevgisi var

Hatta gittiğimiz camide ihtiyar bir adam beni önce Makedon ya da Sırp sandı, bastonla kovaladı, fotoğraf çekmeme izin vermedi.

Bosna Hersek’de gördüğümüz Hilal ile haçın savaşını burada da her adımda gördük. Kütüphanenin bahçesine yapılan Kilise; yine eski okul yerine yapılan Vatikan tarafından finanse edilen devasa Katedral gibi!

Yöredeki Osmanlı mirasını ayağa kaldıran ise Türkiye ve TİKA!

Nerede bir ecdat mirası varsa, orada TİKA’nın eli var! Bursa Büyükşehir ve özellikle de Osmangazi Belediyesi’nin tüm Balkanlarda olduğu gibi Kosova’da da ağırlığı var…

kosova pristina cilinton

ULUSAL KAHRAMAN: BILL CLINTON

Ancak, Bosna Hersek için en yakın dost ülke Türkiye iken, Kosova için öyle değil! Amerika’nın çok önemli bir yeri var…

Kosova’nın bağımsızlığına verdiği destekten ötürü dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Kosovalıların da ulusal kahramanı olmuş!

Dardania Caddesi’nde bir apartmanın yaklaşık üç katını kaplayan Clinton portresi var. Hemen yanı başındaki meydanda ise devasa bir Bill Clinton heykeli!..

Buradan Nene Tereza yani Rahibe Terasa Caddesi’ne geçiliyor. Cadde’nin sonu Priştine Meydanı.

Çevresinde Murat Camii, Yaşar Paşa Camii, şimdi müze olan eski Osmanlı Vilayet binası, Fatih Camisi var… Bir de saat kulesi… Onların ilerisinde ise, Türkiye’dekilerden farksız bir çarşı…

Gittiğimiz gün, Priştine’nin pazarı vardı. Her türlü meyve var. Biberlerin çoğu Antalya’dan gelmiş! Bu arada, yörenin kavunları bir tuhaf! Ortalarından yarılmışlar ve mis gibi kokuyorlar. Çatlayıp patlayan kavunlar, bantla yapıştırılarak adeta paketlenmiş halde satılıyor! Dükkânlarda bol bol UÇK bayrakları, Amerikan bayraklı, Bill Clinton’lu tişörtler satılıyor… Zaten Priştine’deki yeni yapılan Amerikan Büyükelçiliği’nin binası, Kosova devletindeki tüm kamu binalarından çok daha büyük…

kosova 2 1. murat sanduka

1. MURAT HÜDAVENDİGAR

Kosova’nın Başkenti Priştine’deki ilk günümüzün akşamüzeri 1. Murat Hüdavendigar’ı anma törenlerine katılmak üzere yola koyulduk. 622 yıl önce 1. Kosova Savaşı’nın yapıldığı topraklardan geçtik…

Sultan 1. Murat Türbesi ya da Meşhed-i Hüdavendigar, Priştine’den 6 kilometre uzaklıkta, Mitroviça yolunun üstünde ovanın ortasında yer alıyor…

Kosova’daki en eski Osmanlı eseri. 14. yüzyılda inşa edilmiş. Ancak, defalarca onarılmış. Yörede, Türklüğün ve Müslümanlığın simgesi olarak algılanıyor.

Türbenin son onarımı Türkiye’nin desteği ile 2005 yılında gerçekleşmiş…

1. Kosova Savaşı 28 Haziran 1389’da Kosova Ovası’nda yapılıyor… Sırp Kralı Lazar, Hıristiyan askerlerden oluşan bir ordu topluyor. Tarihçilerin ortak görüşü, sayıca Osmanlı askerlerinin çok daha az olduğu yönünde. Savaşta Sırp Ordusu bozguna uğratılıyor ve Lazar öldürülüyor…

1. Murat Hüdavendigar da, Miloş Obiliç adlı bir Sırp tarafından bıçaklanarak şehit ediliyor…

Padişahın iç organları çıkartılarak Kosova’da türbenin bulunduğu yere defnediliyor… Ardından tahnit edilen naşı da Bursa’ya getirilerek Çekirge’deki 1. Murat türbesine gömülüyor…

Bu savaştan sonra Sırbistan’ın tamamı Osmanlı Türk hâkimiyetine girdi… 2. Kosova Savaşı ile pekişen Osmanlı hâkimiyeti 1912 yılına kadar sürdü…

MİLOSEVİÇ’İN SAVAŞ ATEŞİNİ YAKTIĞI YER!

Öt yandan, Sırplar, Lazar’ı tanrısallaştırdılar hatta İsa ile benzerlikler bile kurdular.

Sırplar Kosova’ya yüzyıllarca Sırbistan’ın Kudüs’ü olarak tanımladılar…

İşte bu yüzden Sırp kasabı faşist Miloseviç, ilk çıkışını 1. Murat Hüdavendigar’ın türbesinin bulunduğu yerde gerçekleştirdi. . 1. Kosova Savaşı’nın olduğu ovada yaptığı mitinge Yugoslavya’nın her yerinden gelip katılan Sırpların sayısının 1 milyona vardığı söyleniyor…

1987 Ağustos’unda Slobodan Miloseviç burada, yaptığı konuşmayla Yugoslavya’nın kaderi açısından dönüşü olmayan bir süreci başlattı…

Kendisini dinleyen yüz binlerce Sırp’a “Sizi yenmek için cesaret gerekir” diye haykırdı. Zaten 1987 yılı sonunda da Sırp Hükümeti’nin kontrolünü eline geçirdi ve Balkanlara ateşten gömlek giydirerek, yüz binlerce insanın öldüğü savaşı başlattı, soykırım yaptı…

Yani Kosova Ovası ve 1. Murat Hüdavendigar’ın türbesi, hem Müslümanlar hem de Ortodoks Sırplar için çok önemli…

İKİ TÜRBESİ OLAN TEK PADİŞAH

1. Murat Hüdavendigar, iki ayrı yerde mezarı olan ve şehit olan tek Osmanlı padişahı… Her yıl iki anma töreni yapılıyor… Biri Kosova’da, diğeri ise Bursa’da…

Osmangazi Belediyesi, 1. Murat Hüdavendigar’ı anma törenlerine her yıl katılıyor…

Törende Türkçe ve Arnavutça Mevlit ve Sultan Murat duaları okunuyor…

Hüdavendigar Türbesi’nin yanında ve TİKA tarafından yaptırılan müze de ziyaretçilerin akınına uğruyor…

KOSOVA’NIN İDARİ YAPISI

Türbenin dış kapısında ise Amerikalı, Alman, Türk, Fransız polislerinden oluşan bir karma grup güvenliği sağlıyordu!

Kosova’nın yönetim biçimine gelince… 1999 yılında NATO askeri müdahalesiyle Sırp asker ve milislerinden arındırılan Kosova Birleşmiş Milletler denetimine girmişti… 8 yıl Amerika, AB ülkeleri, Sırbistan ve Rusya arasında yapılan görüşmeler sonuç vermeyince, 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan etti…

İlk tanıyan ülke Türkiye oldu…

Rusya, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Sırbistan ve İspanya tanımadılar…

Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin kaygısı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için örnek olacağıydı…

Kosova’da Sırplar BM tarafından özel azınlık olarak tanındı ve haklar verildi. Kosova Cumhuriyeti Parlamenter temsili demokrasi ile yönetiliyor. Yürütme erki Kosova başbakanının liderliğindeki Kosova hükümeti tarafından sağlanıyor…

KONTENJANDAN MİLLETVEKİLLİĞİ!

Kosova Meclisi’nde 120 milletvekili var. 2,5 milyon nüfusu olan Kosova’da, 100 bin kadar Sırp kontenjandan 20 milletvekili ile temsil ediliyorlar. Sırp aday 10 oy da alsa milletvekili seçiliyor. Arnavut ve Sırpların birden fazla partisi var. Türkler ise 2010 yılı itibarıyla iki Goralılar tek parti ile siyaset yapılıyor.

Halen 3 Türk milletvekili var…

İdari yapısına gelince, ikili bir yapı söz konusu…

Biri, 2008 yılında bağımsızlığını ilan eden Kosova Cumhuriyeti’nin yapılanması… Diğeri ise NATO’nun bölgedeki yönetiminin kabul ettiği yapılanma…

UNESCO, 2003 yılında Kosova’daki kültür varlıkları üzerine bir rapor yayımladı. Bu raporda, özellikle mimari ve arkeolojik mirasın, saldırılar neticesinde büyük bir tehlike altında olduğu vurgulandı. Kosova tarihi ve kültürünü yaşatan bu binaların pek çoğu zarar görmüş durumda. TİKA’da olmasa Osmanlı mirasının hali harap!

Ayrıca Kosova’da 80 yıldır, Sırpların yazdığı, başka bir tarih okutulmuş çocuklara… Şimdi Kosova Eğitim Bakanlığı sıfırdan kendi tarihlerini yazmaya çalışıyorlar.

YEMEK KÜLTÜRÜ

Kosova mutfağı Balkan mutfağının tüm özelliklerini yansıtıyor… Filiya denilen börek çok farklı. Yumuşak bir hamut kaşıkla sacın üstünde tek tek pişirilip, daha sonra aralarına tereyağ sürülerek bir tepsiye üst üste diziliyor ve yeniden kızartılıyor…

Köfteleri de çok güzel…

Kosova Otobanını Türkiye’den Enka firması yapıyormuş. Yöre halkı Sırbistan’dan gelen malların gümrüksüz, Türkiye’den gelenlerin ise gümrüklü olmasından yakınıyorlar. Öte yandan ABD’nin Kosova’daki varlığının en büyük nedenlerinden biri bölgede çok zengin bor, altın, bakır ve kömür rezervlerinin varlığı olsa gerek…

makedonya 3 uskup kopru

BALKANLARIN KALBİ: ÜSKÜP

Makedonya Üsküp, Kalkandere ya da Tetova, şarkılarda Maya dağı olarak geçen ancak Şardağı olarak adlandırılan dağdan geçerek Prizren’e geçtik…

Makedonya, 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiş! Pek çok ülke tarafından tanınmasına karşın, Yunanistan ile sorunları devam ediyor…

Makedonya’da Türkler Üsküp, Manastır, Gostivar, Kalkandelen, Ohri, Resne’de yaşıyorlar…

1953 yılında kentin yüzde 90’ı Müslüman iken bu sayı şimdilerde yüzde 35’lerde… O tarihlerde yaşayan Türk nüfus 200 binin üstünde iken göçlerle bu sayı 97 bine inmiş… Halen Makedonya’nın nüfusunun yüzde 67’sini Makedonlar, yüzde 19.8’ini Arnavutlar, yüzde 4.5’ini Türkler, yüzde 2.3’ünü Sırplar, yüzde 2.3’ünü Çingeneler, yüzde 2.1’ini Boşnaklar ve yüzde 2’sini diğer etnik gruplar oluşturuyor.

TÜRKÇE EĞİTİM VAR!

Ayrıca çok az sayıda da olsa Makedon Müslümanlar ve Yahudiler de yaşıyor Makedonya’da… Yasalara göre, Makedonya topraklarında doğanların Makedon vatandaşı kabul edilmesi gerekiyor. Ancak, Makedonlar Türkleri ve Arnavutları vatandaşlığa almakta sıcak bakmazken, Makedon ise posta yoluyla bile vatandaşlık dilekçesini kabul ediyorlar…

Türkler arasında eğitim Türkçe yapılıyor. Doğu Makedonya’da 4 yıllık Türkçe eğitim alma hakkı bulunuyor. Gostıvar’da genel lise ve meslek lisesi, Kalkandelen’de meslek lisesi, Üsküp’de 1 genel lise Türkçe öğretim veriyor. Bölge 600 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalmış…

Şar dağının yüksekliği 2 bin 747 metre… Toplam nüfusu 2 milyon 300 bin civarında…

Makedonya’nın başkenti Üsküp, Priştine’ye göre daha bir Osmanlı şehri.

KÜLTÜRLERİNİ İMAR EDİYORLAR

Ancak Makedonlar, Osmanlı izlerini silip kendi medeniyetlerini yeniden oluşturmak için, muazzam bir çalışma içerisindeler. Şehri adeta yeni baştan imar ediyorlar. Ortasından Vardar nehri geçiyor. Şehri ikiye ayıran nehrin akış yönüne göre sol taraf eski Üsküp, olarak tanımlanıyor. Sağ tarafı ise yeni Üsküp! Sol taraf daha mütevazi, Osmanlı evlerinin de bulunduğu Müslüman bölgesi; Yeni Üsküp ise zengin Makedonların yaşadığı yer

İki toplumu, Osmanlıdan kalma Taş Köprü ayırıyor.

Makedonlar, köprünün etrafında muazzam bir imara girişmişler. Köprünün ayaklarına ve civarına devasa heykeller dikmişler. Heykellerin bir kısmı Büyük İskender gibi ulusal kahramanlarına ait, bir kısmı ise dini ritüeller taşıyor. Köprünün hemen yanına Akrapol misali sütunlarının görkemiyle göz kamaştıran Adalet Bakanlığı binası yapılıyor. Öte yanında ise, katedral inşaatı sürüyor. Köprünün her tarafı şantiyeye dönmüş.

Heykellerin her biri sanat eseri… Makedonya’da İskender Bey’in heykellerini gördük. Büyük İskender sandık, ancak o değilmiş… Osmanlıya isyan eden Katolik Arnavut Prensi İskender’in heykeliymiş!

makedonya 3 ÜSKÜP ÇARŞISI

BURSA’YA ÇOK BENZİYOR

Vardar nehrini saymazsanız Üsküp Bursa’ya çok benziyor. Dört bir tarafı dağ ve tepelerle çevrili. Üsküp 19 Ocak 1392 tarihinde Türk egemenliğine giriyor…

TİKA ve Bursa Büyükşehir Belediyesi, Üsküp’te Mustafa Paşa Camisi ile Ağustos ayı içinde ibadete açılan 5 asırlık Arasta Camisi’nin restorasyonuna çok önemli katkıda bulunmuş ve bulunmaya da devam ediyor… Ayrıca Osmanlı Çarşısı’nda da restorasyon çalışmaları sürüyor. Kosova’da Euro kullanılıyor, Ancak Makedonların kendi paraları var. Bizim liranın sıfırları atılmadan önceki haline benziyor biraz… 20 Euro bozdurdum, bir sürü 100’lük Makedon Dinarı verdiler!

Bugünkü Üsküp şehrinin yakınlarında Skupi diye bir şehir varmış, depremle yerle bir olunca, bugünkü Üsküp kurulmuş. 1963 yılında büyük bir deprem yaşayan şehir Japon Mimar Kenzo Tange tarafından yeniden tasarlanmış. Deprem ve kentin yeniden yapılanması sürecinde pek çok Osmanlı eseri yıkılmış…

GÖRKEMLİ KALE

Üsküp kalesi şehrin en yüksek yerinde kurulu ve geçmişi çok eski, Bizans’a kadar uzanıyor. Osmanlı zamanında onarım gören kale, 1963 depreminde hasar görmüş, şimdilerde ise restore edilmiş… Üsküp’ün neresinden bakarsanız bakın Vodna dağı gözüküyor. Dağın tepesinde devasa bir haç dikilmiş! Tıpkı Bosna Hersek’te Hırvatların diktiği gibi! 40 kilometre uzaktan görüldüğünü söylediler. Kalenin altında Sveti Spas klisesi var… 1492 yılında Yavuz Sultan Selim’in vezirlerinden Mustafa Paşa’nın yaptırdığı Mustafa Paşa Camii olanca görkemiyle ayakta… Daha sonra yürüyerek Bit Pazarı’nın içerisinden geçtik. Burada Türkçe bilen sayısı oldukça fazlaydı. Kurşunlu ve Sulu Han, diğer Osmanlı mirasları arasında… Daha sonrası ise Türk çarşısı…

KOSOVA 288ALACA CAMİİ: DÜNYADA BENZERİ YOK!

Vaktimiz azdı, “Şimdilik bu kadar yeter, yine geleceğiz Üsküp” diyerek Tetova’ya doğru yola koyulduk. Tetova ya da Kalkandelen, Arnavutluk’tan sonra Bektaşilerin çok yoğun yaşadığı ve Harabati Baba Bektaşi Tekkesi’nin olduğu yer... Tekke 1538 yılında yapılmış; hala aktif faaliyet gösteriyor… Üstelik de, Sünni Müftülük ve İmaret Camisi de aynı bahçede!

Ama Kalkandelen’in en çarpıcı eseri 1564 yılında yapılan Paşa ya da Alaca Camii! Böyle bir cami başka hiçbir yerde yoktur. Caminin dış ve iç duvarları birbirinden güzel çiçek desenleriyle bezeli… Kök boyalar binlerce yumurta akı ile karıştırılarak uygulanmış! Cami Anadolu’dan gelmiş olan Hurşide ve Mensure Hatunlar tarafından yaptırılmış! Zaten görür görmez, kadın eli değdiğini anlamıştım. Duvar süslemeleri arasında kitabeler, çiçekler, manzara resimleri hatta İstanbul manzaraları var… Benzersiz bir eser…

MAYA DAĞINI AŞTIK

Daha sonra Tetova’nın Yajintsa Kapısı’ndan çıkarak Prezren’e doğru yola koyulduk… Bu defa Kosova’ya geçmek üzere sınırdaydık… 2 bin 7747 metre rakımlı Şar Dağı’nı (ya da Türkülerdeki Maya Dağı) aşarak Prizren’e gitmek üzere!

Köylüler ellerinde pasaportlarıyla yürüyerek geçiyorlardı. Tarlaların yarısı Makedonya yarısı Kosova’da kalmış! İneklerle atların bir kısmı Makedon topraklarında diğeri ise Kosova topraklarında otlayıp duruyor.

Köylü tarlasını sürmek için sınırı geçmek zorunda! Bölünmüşlüğün ilahi trajedisi!..

Şar Dağı aynı zamanda yörenin kayak ve yazlık bölgesi… Muhteşem bir doğası var… Vardar nehrinin yanı sıra Prizren’i de ikiye bölen Bistrica nehrinin de doğduğu yer. Şar Dağının doyumsuz doğasının içinden kıvrıla kıvrıla giden yollardan derin bir vadiye indik…

KOSOVA’NIN EN GÜZEL ŞEHRİ

Vadide bizi antik bir kale kalıntısı karşıladı. Ardından sanki dağ ikiye yarıldı ve Prizren olanca güzelliği ile karşımıza çıktı… Tipik bir Osmanlı şehri, iyi korunmuş! Balkanlardaki tüm içinden nehir geçen kentlerde olduğu gibi burada da Osmanlıdan kalma Taş Köprü (Ali Bey Köprüsü) var. Hemen ardında ise çarşı şadırvan ve Sinan Paşa Camii karşılıyor sizi. Burada Osmangazi Belediyesi Prizrenlilere iftar verdi.

Sinan Paşa Camii de, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) tarafından restore edilmiş…

Caminin arkasında Ortodoks kilisesi ve az uzağında Katolik Kilise, ve ardında da dağın tepesindeki kale var…

Şadırvan bölgesinde kafeteryalar ve eğlence merkezleri var ve özellikle gençler geceleri akın akın bu bölgeye geliyorlar… Kentin yüzde 95’i Müslüman ve neredeyse herkes Türkçe biliyor…

 

Gezi 6.196 Okuma
Etiketler: ,