İnsanların birbirlerini anlamasını sağlayan, canlı ve sürekli kendini yenileyen, kültürlerin temelini atan yegane taş dildir. Hatta temel taştır dememiz tam yerinde bir söylem olacaktır. Bir kez bu temel taş yerinden oynarsa milletler de temelleri eksik evler gibi çökecektir.
Bir insanın omurga kemiği hasar alırsa nasıl bütün vücudu tepkisizi, hareketsiz hale gelecekse, bir millet dilini kaybettiği zaman da kültürünü, tarihini, milli değerlerini kaybedip milli heyecan milli his denen millet olma bilincinden mahrum olacaktır. Bu bilinçten mahrum bir millet de zaten parçalanmaya hazır, hayat damarlarını kaybetmiş kolay, basit bir avdır akbabalar için.Bir millet savaşla, silahla yok edilemez.Bir millet en iyi kim olduğu ne olduğu geçmişi yok edilerek, dili katledilerek bitirilebilir.Akıllı liderlerin hepsi de zaten bu bilince çok önceden varmışlar politikalarını bu çerçevede sürdürmüşlerdir.Napolyon’un sömürgelerinden geri çekilirken gidiyorum ama size dilimi bırakıyorum derken de ne demek istediği bugün o devletlerde resmi dilin Fransızca olmasıyla çok iyi açıklığa kavuşmuştur.
Karamanoğlu Mehmet Bey in bundan sonra divanda dışarıda sadece Türkçe konuşulacak cümleleriyle başlayan o yüksek derecede zeka ve ileri görüşlülüğe dayanan tarihi fermanının önemi de bilinci de bizler için bir dönüm noktasıdır. Çünkü dillerde esir edilirler. Tıpkı Türkçe’nin bir dönem Arapça ve Farsça’nın esaretinde bulunduğu gibi .Bu esaretten kurtulabilmek kolay da olmamıştır. Başka Kaşgarlı Mahmut’un hacimli çok kapsamlı eşsiz eseri Divan-ı Lügati Türk te olmak üzere bir çok eserde bilinçli edebiyatçılarımız, dilcilerimiz, tarihçilerimiz sayesinde bu esaretten kurtulma mücadelesi verilmiştir. Bu esaretten kurTULlma işi kolay olmamıştır bu uğurda bir çok zorluk aşılmıştır.Verilen eserlerde dilin bilincine varılması için gerçekten de çetin yollar büyük çabalar sayesinde aşılmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk yapılan bu değerli çalışmalar ve Ziya Gökalp’in dil hakkındaki görüşlerini de temel alarak harf devrimini gerçekleştirmiş ve dil hakkında atılabilecek en keskin adım atılmış olmuştur. Zeki Velide Togan dan Fuat Köprülü ye Orhan Şaik Gökyay dan Muharrem Ergin e bir çok değerli Türkolog ve araştırmacı da yapılan bu devrimlere katkı sağlayacak araştırma ve çalışmalar yapmış.Devrime uygun gramer kitapları hazırlanmaya başlamıştır.Bu zor bir süreçtir özellikle de kaynaklarımız ve kapsamlı yapılamayan dil araştırmaları çok zengin olan dilimizi gerektiği kadar araştırabilmemize olanak sağlayamamaktadır. Orhun Kitabeleri nin bile bulunuşu ve Türkler’e ait oluşu çok öncelerden bilinmesine rağmen, bunun çok sonraları açıklanması arada kaybedilen zamanın ilk ve en açık örneğidir.Dilimiz hakkında öğrenmemiz gereken ve açıklığa kavuşması gereken daha bir çok husus vardır.Ancak yine de bu çalışmalara da önemli bir aşama kaydedilmiştir.
Yapılan dil kurultaylarında Türk Dili’nin gelişimi hakkında çok güzel adımlar atılmaktadır. Özellikle aynı yazılı kaynaklara sahip olmamıza aynı millete kültüre sahip olmamıza rağmen bir tercüman olmadan birbirimizi anlayamadığımız diğer bütün Türk Dünyasını tek bir dil de birleştirebilmek ve bu eksikliği giderebilmek için ‘ortak bir alfabe çalışması’ yoğun çalışmalar başlamıştır. Özellikle Türkiye bu çalışmalara öncülük eden ev sahibi konumundadır. Yapılan bu çalışmalar dilimiz ve benliğimiz için sevindiricidir. Bu konu hakkında bu sene benimde öğrencisi olduğum Uludağ Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne misafir olarak gelen değerli Kazak ve diğer hocalarımız, bölüm başkanımız bizim için çok değerli olan Hatice Şahin hocamız da bu beraber yürütülecek olan alfabe çalışmaları hakkında bizlere sevindirici açıklamalar yapmışlardır.Gelecek yıl yapılacak olan Dil Kurultayında da üniversitemiz ev sahipliği yapacaktır bu da bizler için ayrı bir gurur kaynağıdır.Bu dilimiz adına atılan çok güzel ve büyük bir adımdır.
Bunlar bilimsel yönde yapılan değerli çalışmalardır ancak tek başına yeterli değildir yetmeyecektir de bizler de bu milletin bir ferdi olarak dilimiz için gerekli hassasiyeti göstermeliyiz. Özenti kelimeler kullanmak yerine, tabelalarımızı yarı İngilizce yarı Türkçe anlamsız kelimelerle donatmak yerine, bunları düzgün bir Türkçe ile olması gerektiği gibi yaparak bu işe başlamak için yerinde bir adım olacaktır. Ulu Önderimizin de dediği gibi ‘Ülkesini ve yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyundurluğundan kurtarmalıdır.’