Mert ÇAVDAR
Şehirler sadece beton binalardan, milli parklardan
ya da tozlu kaldırımlardan ibaret değildir…
Tarihin şekillendirdiği yaşanmışlıkları bünyesinde barındırır kentler.
Kentler insanlar gibidir…
İlk binanın temeline konulan taşla birlikte doğum sancıları başlar.
Zamanla büyür, gelişir, olgunlaşır…
Zamanın insan yüzünde bıraktığı çizgiler gibi insanlar da kentlerde iz bırakır.
İnşa edilen her bina, adına yazılan her şiir, roman, anı, açılan müzeler,
tarihi eserler diri tutar kimliğimizi, ve geçmişimizi hatırlatır…
İnsanlığın unutulmaya karşı açtığı savaşın zaferidir kentler.
Bursa asırlar öncesine dayanan geçmişiyle en derin izleri bırakan şehirlerden biri.
Bizans döneminden kalma yıkık hamamları, Osmanlı Dönemine ait surları,
tarihi kapalı çarşısı, müzeleri, Cumhuriyet Dönemi yapılarıyla hep canlıdır.
Ancak hatırlamak ve unutmak arasındaki ince çizgiyi bazen aşar Bursa,
bazılarını gün ışığında tutarken bazılarını tarihin tozlu sayfalarında bırakır.
Türk edebiyatının usta kalemlerinden Nazım Hikmet’in yarı ömrü hapislerde geçti. Çankırı Cezaevi’nde geçirdiği günlerin ardından Bursa Cezaevi’ne gönderildi.
Burası bir okul gibiydi Nazım için, Türk edebiyatının en uzun şiiri Memleketimden İnsan Manzaraları’nı, eşi Piraye Hanım’a adanmış Saat 21:22 şiirlerini burada yazdı.
Bir yandan Orhan Kemal’e roman tekniğini öğretirken,
diğer yandan mektuplarıyla Kemal Tahir’i yetiştirdi…
Koğuş arkadaşı İbrahim Balaban’ın resme yeteneğini keşfetti.
O’nun usta bir ressam olmasını sağladı.
Nazım Hikmet dünyaca tanınmış bir şair.
Bursa Cezaevi’nde tam 12 yıl geçirdi.
Fakat ne kadar acıdır bu gün Bursa’da Nazım’ı hatırlatacak bir ize rastlamak güç.
Bursa Cezaevi yıkıldı, yerine Adliye Binası inşa edildi…
Adını taşıyan hiçbir cadde, sokak ya da müze yok.
Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Evi faaliyetlerine devam ediyor.
Güney Özkılınç’ın yazdığı Nazım’ın Bursa Yılları adlı kitabı raflarda ki yerini aldı.
Ancak yeterli olmuyor.
Nazım sesi, Bursa’da hala çok zayıf…
Her adımı tarih kokan Bursa’da dünyaca tanınmış bir şaire neden yer yok?
Tabii ki bu sorunun onlarca cevabı olabilir…
Ama soru ve cevapların vakti çoktan geçti.
Bursa’nın kültür mirasına sahip çıkma iddiasında bulunan,
tüm yetkililer taşın altına eline koymalı.
Nazım Hikmet’e Bursa’da yer açılmalı.
Duyarlı vatandaşların girişimleriyle kampanyalar başlatılmalı, imzalar toplanılmalı.
Artık Nazım Hikmet Bursa sokaklarında hak ettiği yeri almalı.
Türk edebiyatının bu güçlü kalemine gecikmiş bir vefa borcumuz var!..
Nazım Hikmet’ten bir şiir
Bir Ayrılış Hikayesi
Erkek kadına dedi ki:
– Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya…
Erkek kadına dedi ki:
– Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz…
Kadın erkeğe dedi ki:
– Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana…
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini…
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak…
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak…
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere…
Kapandı bir pencere…
AYRILDILAR…